top of page

ESER SÖZLEŞMESİNDE ÜCRETİN ÖDENMESİ

ESER SÖZLEŞMESİNDE ÜCRET ÖDEME BORCU


Eser sözleşmesi örneklerine günlük hayatta sıkça rastlanır. Örneğin kuaförün saç yapması, bir duvara sıva veya boya yapılması, inşaat yapımı, ısmarlama sanat eserleri eser sözleşmesi kapsamındadır.


1- Genel Olarak


Eser sözleşmesinde yüklenicinin bir eser ortaya koyma asli edimine karşılık işsahibi, ücret ödeme borcu altına girer. Ücret ödeme, sözleşmeye tip kazandıran edim olmamakla birlikte eser sözleşmesini, TBK’da düzenlenen diğer sözleşme tiplerinden ayrı bir nitelik kazandırır. Borç ilişkilerinde kural, borcun doğduğu anda muaccel olması iken eser sözleşmelerinde bedel ödeme borcu, eserin teslim edildiği anda muaccel olur (TBK m. 479). Bu açıdan doktrinde eser sözleşmesinin ani edimli olduğunu savunan bir görüş mevcuttur. Eser sözleşmesinin kanunda düzenlenişine bakılacak olursa, kanunda eser sözleşmesinin sona ermesinde kural sözleşmeden dönme iken, dürüstlük kuralının gerektirdiği durumlarda yani istisnaen fesih öngörülmüştür. Dolayısıyla kanun koyucunun yaklaşımı da eser sözleşmesinin ani edimli olduğu yönündedir.


Eser sözleşmesinde ücret ödeme borcunun nasıl belirleneceği özel olarak düzenlenmiş ve bunlara ayrı sonuçlar bağlanmıştır. Buna göre taraflar ücreti götürü olarak ya da yaklaşık bir değer şeklinde belirleyebilirler. Özellikle inşaat sözleşmelerinde olduğu gibi belirli bir süreci gerektiren, dürüstlük kuralı gereği sürekli borç ilişkisi saymak gereken, eser sözleşmelerinde ücretin nasıl belirleneceği önem kazanır.


2- Götürü Ücret


Götürü ücret, baştan ve kesin belirlenmiş ücrettir. Örneğin belirli risklere karşı sigorta şirketlerinin baştan belirlediği tazminat, götürü tazminattır. Eser sözleşmesi bakımından da yaygın olarak akdedilen anahtar teslim sözleşmeler, götürü ücret belirlenen türdendir.


TBK m. 480’de eser sözleşmesinde ücretin götürü belirlenmesi hali düzenlenmektedir. Maddeye göre bedel götürü olarak belirlenmişse eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez. Demek oluyor ki kural olarak risk, yükleniciye aittir. Kural ile sözleşmeler alanında temel ilke olan ahde vefa ilkesi gözetilmekle beraber, inşaat sözleşmeleri bakımından özellikle enflasyonun hızla değiştiği ülkemizde müteahhit için dezavantaj yaratır. Zira müteahhit; arazinin büyüklüğü, kullanılacak malzeme türü, işçi sayısı gibi değişkenlere göre keşif bedeli belirlemekte ve işsahibi bu bedele göre işi başlatmaktadır(1). Keşif bedelinin götürü belirlendiği durumlarda zaman içerisinde ücretin değişmesi gerekebilmektedir.


Maddenin ikinci fıkrasında götürü ücret bakımından sözleşmenin uyarlanması düzenlenmiştir. Diğer yandan, TBK m. 483’te eserin yok olmasından doğan hasar yükleniciye yükletilmiştir. Buna rağmen eserin tekrar meydana getirilmesi yüklenici için aşırı güçlük yaratabilir. Bunun için TBK m. 480/f. 2’de yüklenici lehine sözleşmenin yeniden uyarlanması düzenlenmiştir.


TBK m. 138’ de düzenlenen aşırı ifa güçlüğüne nazaran madde kapsamı daha geniş tutularak yüklenicinin bu ağır riski azaltılmaya çalışılmıştır. TBK m. 138’den farklı olarak m. 480/f. 2’ de öngörülmeyen durumların yanında öngörülüp de dikkate alınmamış durumlarda da yüklenici, ücretin uyarlanmasını isteme hakkına sahiptir. Mahkemeye uyarlanması için yapılan başvurularda götürü bedel ile gerçek bedel arasındaki farkın büyüklüğüne göre “önceden tahmin etmedikleri veya öngördükleri halde meydana gelmesine ihtimal vermedikleri olağanüstü şart” niteliğinde olup olmadığına karar verilmektedir. Bu kararı verirken ise basiretli bir iş adamı gibi davranılıp davranılmadığına bakılmaktadır(2). Sözleşme öncesi düzenlenen zemin etüt raporlarının inşaat sırasında ortaya çıkan zemine uygun olmaması(3), mücbir sebep, iklim şartlarının elverişsizliği, maliyetin yükselmesi gibi durumlar madde kapsamındaki beklenilmeyen hallere örnek verilebilir. Bir kararda ise inşaat alanında belediyeye ait kanalizasyon tesisatının bulunmadığı öngörülemeyen hal olarak sayılmamıştır(4).


Kanunda düzenlenen durumların aşırı güçlük yaratıp yaratmadığı hâkimin takdir yetkisine bırakılmıştır. Bu noktada yüklenicinin kâr marjının yüksekliği oranında risklere de katlanması gerektiği kabul edilmektedir(5).


Götürü ücret belirlenen eser sözleşmelerinde ilave işlerin ortaya çıkması durumunda ise sözleşmede hüküm yoksa kanunun vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde çözüme gidilmekte, sözleşme kapsamında bulunmayan ilave işlerin yapılıp teslim edildiği yıl mahalli serbest piyasa rayiçlerine göre hesaplanmaktadır(6).


Ücret bakımından uyarlamanın diğer bir şartı ise öngörülemeyen durumun taraflarca belirlenen bedel üzerinden eserin yapılmasına engel olması ya da son derece güçleştirmesidir. Engel olma deyimi doktrinde eleştirilmektedir, zira ifaya engel olan durumlar sonradan imkânsızlık anlamına gelir(7).


Madde lafzında yer almamakla birlikte TBK m. 138’e kıyasen burada da tarafların kusurunun bulunmaması gerektiği ifade edilmektedir(8).


Son fıkrada ise işsahibinin götürü bedelin uyarlanmasını isteyemeyeceği düzenlenmektedir. Madde gereği öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile işsahibi, belirlenen bedelin tamamını ödemekle yükümlüdür. Ancak doktrinde işsahibinin de m. 138’e dayanarak sözleşmenin uyarlanmasını isteme hakkı olduğu savunulmaktadır(9).


3- Ücretin Değere Göre Belirlenmesi (Yaklaşık Ücret)


Değere göre ücret TBK m. 481 kapsamında “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” şeklinde düzenlenmiştir.


TBK m. 482’ de yaklaşık bedelin aşılması halinde işsahibine sözleşmeden dönme hakkı tanınmıştır. Ancak bu hakkın hangi şartlarla doğacağına ilişkin işsahibinin arsası üzerinde yapılıp yapılmamasına göre bir ayrıma gidilmiştir. İşsahibinin kusuru olmaksızın ücretin aşırı ölçüde artması sebebiyle fesih hakkı, işsahibinin arsasında yapılmayan bir eser için akdedilen eser sözleşmelerinde ayrı bir şartın varlığını gerektirmemektedir. Bu durumda eserin tamamlanıp tamamlanmadığı da önem arz etmez.


Eserin, işsahibinin arsası üzerinde yapıldığı olasılıkta ise eser tamamlansın ya da tamamlanmasın, bedelden uygun bir miktarın indirilmesini ya da eser tamamlanmamışsa yükleniciyi işe devamdan alıkoyarak tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemesi şartıyla işsahibi sözleşmeyi feshedebilir. Çünkü inşaatın önemsiz eksikliklerinde işsahibinin eserden karşılık ödemeden yararlanması söz konusu olabilir. Böyle adaletsiz bir durumun önüne geçmek üzere işsahibinin arsasında yapılacak eserler bakımından özel düzenleme öngörülmüştür(10).


(1) Hasan Erman, İstisna Sözleşmelerinde Beklenilmeyen Haller (BK 365/2), 1979, s. 59. (2) Y. HGK 02.06.2010, E. 2010/208, K. 2010/295 sayılı kararda “…bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek durumunda olan ve başka firmalardan daha düşük bir teklif vermek suretiyle ihaleyi kazanan dava dışı yüklenici firma… binanın tarihi bir bina olduğunu ve bu nedenle de bu hususta yetkili bulunan mercilerden izin alınması gerektiğini bilebilecek durumda bulunduğundan ve yukarıda belirtildiği üzere sözleşmenin imzalanmasından sonra ortaya çıkan yeni bir durum söz konusu olmadığından inşaat izninin ne kadar sürede alınabileceğini öngörmesi ve şayet de öngörememişse neticelerine katlanması gerekir…”

(3)Y. 15. HD. 14.01.2020, E. 2019/2492, K. 2020/71. (4) Y. 23. HD. 27.02.2013, E. 2012/6194, K. 2013/1143. (5) Y. 15. HD. 11.06.1974, E. 1974/548, K. 1974/538. (6) Y. 15. HD. 30.11.2015, E. 2015/2703, K. 2015/6061. (7) Erman, s. 81. (8) Erman, s. 85. (9) Başak Baysal, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 480. Maddesinin Değerlendirilmesi, İÜHFM, C: 69, S: 1-2 ,2011, s. 482. (10) Erman, s. 62.



Sağlıklı bir çözüm almak ve hak kaybına uğramamak için avukatına danışmayı unutmayın. Avukatınız yok ise sitemizde yer alan randevu al seçeneği üzerinden veya iletişim bilgilerimizden bize ulaşabilirsiniz.

Comentários


bottom of page